Kayıp
Aranıyor
Sait Faik
Abasıyanık’ın ikinci ve son romanı olma özelliği taşıyan “Kayıp Aranıyor” adlı roman,
Nevin adlı bir kadının mutluluğu,huzuru arayış çabasını anlatılmaktadır. Her ne
kadar sayfa sayısı olarak kısa olsa da, anlam açısından uzun ve bir o kadar da
karmaşık. Sait Faik bu kitabını betimlemeler üzerine kurmuş. Bu yüzden kitap
kısa fakat dolu bir anlatıma sahip. Okurken kafa karıştıran bir anlatımla
okuyucularını içine çeken kitap, kısa bir olay üzerine kurulu. Fakat anlatım,
bu olayı eski hatıralara bağlayıp betimlemelerle destekleyince karışık bir hal
alıyor okuyucular için. Bu karışıklığın oluşturulmasında yatan asıl neden
okuyucuyu kitaba çekmek. Cümleleri bir defa daha okutmak, anlamak için o
cümleler üzerinde düşündürmek. Sait Faik Abasıyanık bunları ele alarak çeşitli
betimlemelerden yararlanmıştır ve başarılı da olmuştur.
“...
Nasıl bazı ilikleri üşüten sonbahar günlerinde –oraya gitmeden- musluklarından
buram buram su ve buğu fışkıran bir eski Bizans hamamında, bir kurna başında,
bir hazza gömülü sabun köpükleri içinde, birazdan çıkacağı sokağın çipil
yağmurunu, ipek çoraplarının üstünden derisini bulup onu iliklerine kadar
üşütecek kara, gri İstanbul çamurunu bile çamursuz bir Avrupa şehrinde müsamahkar
bir özleyişle hatırlamışsa kuru soğukları da öylece hatırlamış, arzulamıştı.”
Sait Faik Abasıyanık bu uzun ve
betimleyici cümlesinde baş karakter olan Nevin’in Ankara’nın soğuk bir gününü
özleyişini anlatıyor. Fark edilebileceği üzere betimlemeler okuyucuyu ilk önce
daha farklı resimler hayal etmeye zorluyor fakat cümlenin sonunda arzulanan ve
hatırlananın kuru soğuk olduğu anlaşılıyor. Kitabın bir çok yerinde bu tür
betimlemeler ile karşı karşıya kalan okuyucular için bu betimlemeler kafa
karıştırmakla beraber tüm cümlenin tekrar okunmasına, o sürece kadar olan olan
olay örgüsünün düşünülmesine sebebiyet veriyor. Bu tekrarlar kimi okuyucu için
olayları kavrama açısında yaralı olsa da bazı okuyucular için daha zorlayıcı
olabiliyor.
Kayıp
Aranıyor kitabında, okuyucuların karşılaştığı zorluklar betimlemelerle sınırlı
kalmıyor. Sait Faik Abasıyanık olay örgüsünü de bir o kadar zorlayıcı kurup
bizleri zorluyor. Baş karakterin geçmişine gidilen anlar okuyucu için bir o
kadar anlaşılması güç. Bir vapurda başlayan kitap, Nevin’in hayalleriyle devam
ediyor fakat okuyucu için okuduğu olay örgüsünün hayal veya gerçek olduğunu
ayırt etmek pek kolay değil. Nevin’in aralıklı olarak hatırladığı geçmişi ve
Sait Faik’in bize bu geçmişi sunuşu, ancak kitabın bitiminde olayı tam tamına
anlamamızı sağlıyor. Bu olay örgüsü geçmiş, gelecek ve şu anın harmanı üzerine
kurulmuş.
Nevin
etrafı tarafından dikkat çeken, tanınan bir kızdır. Babasının eski konsolos
olması nedeniyle maddi bir zorlukları olmamış, bu sayede Nevin rahat bir
çocukluk geçirmiştir. Bu rahatlığı ileriki yaşlarda da etrafı tarafından
farkedilmiştir. Nevin herkesle gezen, konuşan ve onların dertlerini dinleyen
bir kız olmasına rağmen bazı insanlar bu davranışları yanlış bulup kendi
aralarında konuşsa da yüksek sesle bu düşünceleri dile getiremeyecek kadar
haksız olduklarının farkındalardır.
Kamarot İrfan da bunlardan biridir ve her zman için Nevin hakkında
dedikodu oluşturmaya çalışmıştır. Bir bölüm tarafından pek sevimleyen Nevin’in
kocası da Nevin’i pek sevmemektedir. Nevin’in kitabın sonunda babasına yazdığı
mektup, Özdemir’in Nevin’i nasıl gördüğünü net bir şekilde açıklamaktadır. “
Özdemir’e gelince rahatını arıyordu. Ben onun için jilet gibi, tıraş sabunu
gibi, kolonya gibi bir şeydim. Ekmeği bile değildim. Tıraş olup kolonya
bulamazsa nasıl tedirgin oluyorsa ben olmazsam öyle tedirgin oluyordu.”
Nevin
aslında mutluluğu aramaktadır ve mutluluğunun kocası Özdemir’de veya konsolosun
kızı olmakta saklınolmadığının farkındadır. Bu yüzden ona kendini özel
hissettiren her erkeğe bir kurtuluş gözüyle bakıyordur. Bu yüzden otobüs
biletçisinin elini öpmesine izin vermiş, bu yüzden pastanede kendini sinemaya
kadar takip eden genç elemanı hatırlayınca mutlu olmuştur: “... Doğru muydu bu?
Niye arzuyla zevkle elini öptürdüğünü söylememişti?” Bu iki gencin yanında
Cemal de Nevin’i seven ve Nevin’i bu yüzden mutlu eden bir gençtir. Cemal köyde
balık tutar. Nevin’i Cemal’e çeken bir şeyler vardır ve bu yüzden Özdemir ile
daha boşanmamışken Cemal ile görüşmeye başlar. Cemal’e düşünmeyi öğretir ve
bundan gurur duyar. Cemal de halinden mutludur ve Nevin’i çok seviyordur. Bir
gece birlikte olmalarından sonra aileleri evlemelerine sıcak bakar fakat
Nevin’in annesi buna izin vermez. Bunun nedeni ise okuyucuların da, Nevin’in de
gerçekliğini bilmediği bir olaydır. Annesi Fazıla Hanım Nevin’e Cemal ile
kardeş olduklarını açıklar. Nevin şaşkına döner ve Cemal ile konuştuktan sonra
evlenmekten vazgeçerler. Nevin yine mutluluğu bulmaz.
Sait
Faik Abasıyanık’ın Kayıp Aranıyor romanı gerçekten anlatım konusunda da, olay
konusunda da düşünme gerektiren ve zihni yoran, buna rağmen okuyucuyu içine
çeken ve etkileyen bir kitap. Sait Faik’in okuyucuya vermek istediği mesaj ise
tartışılabilecek nitelikte. “ İnsan hiç kimseye, hiç bir söze önem vermeden
hakkında söylenenlere kafa tutarak dolaşmamalıdır. Bu ukalâlık ve kendini
beğenmişliğin bir göstergesidir.” Diyor bir internet sitesi*. Çoğu okuyucu da
aynı fikri paylaşııyor olabilir fakat ana fikir ve verilen mesaj bundan çok
daha farklıdır. Kitapta Nevin’in de sokaktaki kadınları görünce hatırladığı
gibi; mutluluk ve kurtuluş görkemli insanlarda değil, içimiden çıkan,
hayalleriyle büyümüş ve çabalayan insanlardadır.
*:
http://www.edebiyatfakultesi.com/kayip_araniyor.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder